Onulmaz duruma gelmek ne demek ?

Ahmet

New member
Onulmaz Duruma Gelmek: Bir Hikâyenin İçinde Kaybolmak

Selam dostlar,

Bu başlığı açarken uzun uzun düşündüm. “Onulmaz duruma gelmek” derken aslında sadece kelimeleri değil, insanı anlatıyoruz.

İçinden çıkılamayan bir ruh hali, geri dönüşü olmayan bir karar, kırılan bir kalp ya da çözülmeyen bir düğüm…

İşte size küçük bir hikâye getirdim. Belki hepimizde bir parça vardır bundan.

---

1. Bölüm: Sessiz Kasabanın İki Yüzü

Bir deniz kasabasındayız. Dalgaların kıyıya vurduğu, balıkçıların sabahları aynı şarkıyı mırıldandığı, insanların birbirini tanıdığı o yerlerden biri.

Kasabanın küçük kafesini işleten Ali, gününü stratejik planlarla geçirir.

“Bugün üç masa dolarsa, yarın fiyatları düşürürüm. Kışa kadar idare ederiz,” der hep.

Zekidir, plan yapmayı sever. Ama duygular konusunda aynı netliği gösteremez.

Diğer yanda, kasabanın kütüphanesinde çalışan Elif vardır.

Sessiz, dikkatli, empatik biri.

Birinin yüzündeki çizgiden onun ne hissettiğini anlayabilir.

Ali’nin sert bakışlarının ardında bir yorgunluk sezmiştir uzun zamandır.

Kasaba halkı ikisini hep “birbirine zıt ama aynı” olarak tanımlar.

Biri aklın sesi, diğeri kalbin yankısı.

---

2. Bölüm: Fırtına Günü

Bir gün kasabaya büyük bir fırtına yaklaşır. Denizdeki tekneler bağlanır, dükkanlar kapanır, herkes evine çekilir.

Ama Ali kafesini kapatmaz.

“Benim hesaplarım buna göre yapılmadı,” der. “Bugün kapatırsam yarın ekside olurum.”

Elif kütüphaneden çıkarken onu görür.

“Ali, deli misin? Denize bak, gökyüzü bile konuşmuyor artık.”

Ali umursamaz bir tavırla cevap verir:

“Fırtına geçer, işler devam eder. Korkmak yerine plan yapmayı dene.”

Elif gülümser ama içi burkulur.

“Bazı şeyler planla değil, hissederek geçer,” der sessizce.

Ali duymamış gibi yapar ama o cümle aklının bir köşesine kazınır.

---

3. Bölüm: Sessizlik Sonrası

Fırtına gerçekten de büyük olur.

Ali’nin kafesi zarar görür, pencereler kırılır, masa sandalyeler savrulur.

Sabah olduğunda her şey darmadağındır.

Elif, elinde battaniyeyle gelir.

Hiç konuşmadan masaları toplamaya başlar.

Ali önce itiraz eder ama sonra susar.

İkisinin arasında kelimeler değil, sessiz bir dayanışma vardır artık.

Elif, bir bardak çay uzatır:

“Bazen en onulmaz durum, yardım istememek olur,” der.

Ali ilk kez bakışlarını kaçırmaz.

Belki de ilk kez, çözüm üretmek yerine bir duyguyu kabul eder.

---

4. Bölüm: Onulmaz Duruma Gelmek

Günler geçer. Kasaba toparlanır, ama Ali’nin içi toparlanmaz.

Kafeyi yeniden açar ama eskisi gibi çalışmaz.

Hesaplar tutmaz, planlar işlememeye başlar.

O artık sadece bir işletmeci değil, kırılmış bir insan gibidir.

Bir akşam Elif gelir, masaya oturur.

“Seninle konuşmamız gerek,” der.

Ali’nin yüzü asılır, çünkü o kelimeyi herkes bilir: konuşmamız gerek = bitişin habercisi.

Ama bu defa öyle değildir.

Elif der ki:

“Bazı durumlar var, onulmaz gibi görünür ama aslında sadece dönüşüme direniriz.

Sen hep çözüm aradın, ama belki de önce kaybı kabul etmek gerek.”

Ali uzun uzun susar.

“Ben kaybetmeyi öğrenmedim,” der sonunda.

Elif cevap verir:

“Onulmaz duruma gelmek, kaybettiğini fark etmemektir.”

---

5. Bölüm: Denizin Aynasında

O gece deniz sakindir. Ali sahile gider, dalgaların yavaşça kıyıya vurduğunu izler.

Fırtına sonrası gökyüzü berraktır, ama onun içinde hâlâ bir karanlık vardır.

Bir an, Elif’in sözleri zihninde yankılanır:

> “Onulmaz duruma gelmek, kendinle savaşmaktır.”

O an fark eder:

Yıkılan kafesi değil, içindeki düzen takıntısını onarması gerekiyordur.

Her şeyi planlamış ama duygulara yer bırakmamıştır.

Elif’in empatisiyle kendi aklının arasındaki dengeyi ilk kez görür.

Ertesi sabah kasaba halkı Ali’yi plajda tek başına çay içerken bulur.

Yüzünde uzun zaman sonra ilk kez bir huzur vardır.

---

6. Bölüm: Forum Sohbetinde Yankı

Bu hikâyeyi paylaştıktan sonra forumda herkes kendi yorumunu yapmaya başlar.

Kullanıcı1: “Ali gibi insanım ben, her şeyi kontrol etmek istiyorum. Ama bazen bırakmak gerekiyor sanırım.”

Kullanıcı2: “Elif’in dediği gibi, bazı durumlar onulmaz değil, sadece biz inat ediyoruz.”

Kullanıcı3: “Bence onulmaz duruma gelmek, iletişimi kaybetmektir. İnsan konuşmayı bırakınca her şey çürür.”

Bir başkası da şöyle yazar:

> “Belki de onulmaz olan durum değil, bizim eski hâlimizdir. Çünkü bazı fırtınalardan sonra eskisi gibi kalamayız.”

---

7. Bölüm: Kapanış – Onulmazlık mı, Uyanış mı?

Zaman geçer. Ali ve Elif yeniden karşılaşır.

Artık aralarında kırgınlık değil, sessiz bir saygı vardır.

Ali, Elif’e dönüp şöyle der:

“Belki de o gün onulmaz duruma gelmedik… sadece olgunlaştık.”

Elif gülümser:

“Evet, bazı yaralar kapanmaz. Ama insan o yara sayesinde derinleşir.”

Kasabanın rüzgârı ikisinin arasında dolaşırken, denizin sesi bir şey fısıldar gibi olur:

“Onulmazlık, aslında yeniden başlama korkusudur.”

---

Son Söz: Sizin Hikâyeniz Ne?

Forumun bu başlığında herkesin bir hikâyesi var.

Kimimiz Ali gibi çözüm arıyoruz, kimimiz Elif gibi anlamaya çalışıyoruz.

Ama belki de hepimiz aynı limana yöneliyoruz:

İnsanın onulmaz olduğunu sandığı yer, aslında yeniden doğduğu yerdir.

Peki sizce?

Onulmaz duruma gelmek gerçekten var mı,

yoksa sadece iyileşmeyi ertelediğimiz bir bahane mi?