Kaç tür zorbalık vardır ?

Kaan

New member
Kaç Tür Zorbalık Vardır? Bir Hikâye Üzerinden Derinleşen Bir Soru

Hikâyenin başlangıcında, bir okulun arka bahçesinde, yıllarca unutulmaya yüz tutmuş eski bir dostumla karşılaştım. "Bir zamanlar sen de o çocuklardan biriydin," dedi, "hatırlıyor musun?"

Gülümsedim, ama içimde bir kıpırtı vardı. Zorbalar... Zorbaların hayatımızdaki etkisi... Bu kelime, yıllardır aklımı kemiren bir soru halini almıştı. O dönemde zorbalık, fiziksel bir güç gösterisinden ibaretti sanki; ama şimdi, yıllar sonra, zorbalığın çok daha derin ve farklı şekilleri olduğunu fark ettim.

Zorbalığın Tarihsel Evrimi ve Toplumsal Bağlamı

Hikâyenin dönüm noktalarından birine geliyoruz. Geriye doğru, tarih boyunca zorbalık, sadece güçlü olma isteğiyle mi sınırlıydı? Toplumlar, güçlerini ve iktidarlarını pekiştirmek için farklı stratejiler geliştirmişti, bunlardan biri de zorbalıktı. Ortaçağ’daki feodal sistemde, toprak sahiplerinin, işçi sınıfını ve köylüleri ezen davranışları bunun örneklerinden biriydi. O dönemde, “güçlü olan” haklıydı ve pek çok insanın hayatı, bir baskı altında şekillendi.

Fakat zamanla zorbalığın yüzü değişti. Zorbalık, fiziksel şiddetle sınırlı kalmadı. “Kelime savaşı” dediğimiz kavram doğdu. Birinin kimliğini, değerlerini, veya inançlarını yargılamak, bazen onları küçümsemek, diğer insanlara üstünlük sağlamak, moral ve psikolojik baskı oluşturmak, bir anlamda sosyal zorbalık halini aldı. Günümüz dünyasında, insanları yargılamak, dışlamak ve etiketlemek bir tür zorbalık biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, sadece okulda veya iş yerinde değil, sosyal medya platformlarında da artan bir tehdit halini almıştır.

Erkeklerin Zorbalığa Karşı Stratejik Yaklaşımı

Yazımın kahramanı olan Ahmet, lisede zorbalığa uğrayan bir çocuktan yetişkinliğe geçmişti. Ancak o, zorbalığa karşı fiziksel ya da kaba bir tepki vermektense, daha stratejik bir yaklaşım benimsemişti. Girdiği her ortamda, kendini savunmayı başaran, zorlukların üstesinden gelen bir adam olmuştu. Bu yaklaşım, erkeklerin zorbalığa karşı bazen “savaşma” değil, “zafere giden yolun stratejisini kurma” yönündeki davranış biçimini simgeliyordu.

Ahmet, işyerinde de zorbalıkla karşılaştığında, duygusal patlamalar yapmaktan çok, soğukkanlı bir şekilde çözüm önerileri sunarak, zorbalığın üstesinden geldi. “Zorbalık karşısında sakin kalabilmek ve doğru adımları atmak önemli” diyordu. Erkeklerin bazen duygusal değil, stratejik yaklaşımlar sergilemesi gerektiğini düşünüyordu. Bu, çoğu zaman doğru olan yol gibiydi.

Fakat, bir soru hep aklımı kurcalıyordu: Stratejik olmak her zaman en doğru çözüm müydü? Ya da zorbalığa karşı empatik bir yaklaşım, daha anlamlı bir çözüm sunmaz mıydı?

Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımları

Birinç, Ahmet’in yakın arkadaşıydı ve zorbalığa uğramış bir kadındı. Ahmet’in aksine, Birinç zorbalıkla karşılaştığında, karşısındaki kişiye duygusal bir yaklaşım gösterdi. Ancak bu yaklaşım, kendisini savunmasız bırakmak yerine, empatik ve ilişkisel bir güç ortaya koydu. Birinç, zorbalığın kaynağında yalnızca fiziksel ya da stratejik bir şey olmadığını fark etti; zorbalık, insanlar arasında bir bağ kurma biçimiydi. Zorbalar, bazen yalnızlıkları ve güçsüzlüklerinden dolayı başkalarını küçük düşürmek isterdi.

Birinç, zorbalık karşısında bir adım geriye çekilip, zorbalık yapan kişilerin aslında neden böyle davrandıklarını anlamaya çalışıyordu. Onların korkularını, zayıflıklarını görüyordu. Bu, bir bakıma, zorbalığa karşı “içsel bir zafer” anlamına geliyordu. Zorbalarla empatik bir ilişki kurmak, bazen onları dönüştürmek için en güçlü yoldu.

Kadınların bu empatik yaklaşımı, zaman zaman zorbalığın bir tür sosyal yapısal sorun olduğunu ortaya koydu. Zorbalık, bazen toplumsal ve bireysel anlamda kırılmaların sonucuydu. Birinç, zorbalığa karşı daha yumuşak ve anlayışlı bir tutum sergileyerek, çevresindeki kişilere de örnek oldu. Birçok kişi, ona “Sen gerçekten bir lider gibi davrandın,” dedi.

Zorbalığın Çeşitleri: Yeni Bir Bakış Açısı

Zorbalık, bugün yalnızca fiziksel bir kavga veya hakaretler ile tanımlanamaz. Çeşitli türleriyle karşımıza çıkıyor. Psikolojik zorbalık, sosyal medya zorbalığı, cinsel zorbalık ve daha fazlası… Ancak, bir şey değişiyor: Artık daha fazla insan, zorbalığın farklı yüzlerini tanıyor ve buna karşı seslerini yükseltiyor. Zorbalık, toplumsal bir hastalık halini almışken, çözüm önerileri de çeşitleniyor.

Sonunda, Ahmet’in ve Birinç’in yaşadıkları bana önemli bir ders verdi: Zorbalık, sadece fiziksel değil, bir ilişki biçimidir. Zorbalıkla mücadele etmek, farklı insanlar için farklı şekillerde olabilir. Erkekler çözüm odaklı, stratejik bir yaklaşım sergilerken, kadınlar ise daha empatik ve ilişkisel bir yol izleyebilirler. Bu iki yaklaşım, zorbalığa karşı daha güçlü bir duruş sergileyebilir.

Bu yazı da belki bir başlangıçtır. Hep birlikte zorbalığa karşı ne gibi çözümler üretebiliriz? Düşünmek için bir an duralım...